Bir insan nasıl olurda toplama kampı gibi bir yerde müzik bestelemeye devam edebilir? İçerisinde acı ve ölümün kol gezdiği bir yerde nasıl yaratma gücünü ve cesaretini bulabilir? Renan Koen ile tanışıp bu soruların cevaplarını konuştuğumuzdan beri proje benim ilgimi çekti. Ama ne zaman ki projenin içine daha derinlemesine girdim, o zaman anladım ki bu belgesel Holocaust’ta ölen dört yetenekli bestecinin hayat hikayesinin çok ötesinde bir filmdir. Benim için bu filmin konusu evrensel bazı doğruları aydınlatmalıdır: insanlığımızı nasıl kanıtlarız ve yeryüzünde nasıl bir iz bırakırız?
Renan Koen bana bir dedektif gibi Gideon Klein, Victor Ullman, Pavel Haas ve Zigmund Schul’un eserlerini bulduğunu ve bu bestecilerin bir pozitif direnç gösterisi olarak Theresienstadt toplanma kampında müzik bestelediklerini anlattığı andan itibaren, ben bu filmi bir kadının kendisini ve çevresini şifalandırma yolculuğu olarak gördüm. Holocaust hikayesi filmde ikinci planda olmalıdır, esas hikaye Renan Koen’in bu bestecilerin eserlerini ortaya çıkarmaktaki misyonu olan dünyadaki barış ve insanlar arasındaki uzlaşma amacıdır. Bu film karakter belgeseli stili ve olay örgü ağı çerçevesinde ilerleyecek ve ölmüş bestecilerin hikayelerini anlatırken Renan Koen’in kişisel mücadelesini ve bir şifacı müzisyen olarak gelişmesini de ortaya koyacaktır. Filmin ana dramatik olay örgüsü eserleri ortaya çıkarıp Theresienstadt’da konsere hazırlanışı hızlı, dinamik ve görsel olacaktır.
Bu filmin en zor kısmı, hikayeleri heyecanlı bir anlatışla perdeye aktarmak ve filmin temasını dinamik bir olaylar zinciri ile seyirciye sunmaktır. Konsere hazırlık belgeselin başlangıç, gelişme ve sonuç aşamalarını birbirine bağlayan omurgasıdır. Her ne kadar senaryoyu yazmış olsam bile filmin montaj odasında tekrar yaratılacağını biliyorum ve montaj sürecinde birebir kurgucu ile çalışacağım. Ayrıca ödüllü montaj danışmanlarım Tom Miller ve Duncan McLean’in fikirlerine de güveniyorum ve filme ekibimle birlikte evrensel bir pencereden yaklaşmayı planlıyorum. Uluslararası bir belgesel yönetmeni olarak benim uzmanlık alanım çoklu hikayeleri birbirlerine örerek işlemektir. Bu yüzden de The Sound of Resilience belgeselinin bana sunacağı zorluklar beni heyecanlandırıyor.
Binnur Karaevli
Renan Koen bana bir dedektif gibi Gideon Klein, Victor Ullman, Pavel Haas ve Zigmund Schul’un eserlerini bulduğunu ve bu bestecilerin bir pozitif direnç gösterisi olarak Theresienstadt toplanma kampında müzik bestelediklerini anlattığı andan itibaren, ben bu filmi bir kadının kendisini ve çevresini şifalandırma yolculuğu olarak gördüm. Holocaust hikayesi filmde ikinci planda olmalıdır, esas hikaye Renan Koen’in bu bestecilerin eserlerini ortaya çıkarmaktaki misyonu olan dünyadaki barış ve insanlar arasındaki uzlaşma amacıdır. Bu film karakter belgeseli stili ve olay örgü ağı çerçevesinde ilerleyecek ve ölmüş bestecilerin hikayelerini anlatırken Renan Koen’in kişisel mücadelesini ve bir şifacı müzisyen olarak gelişmesini de ortaya koyacaktır. Filmin ana dramatik olay örgüsü eserleri ortaya çıkarıp Theresienstadt’da konsere hazırlanışı hızlı, dinamik ve görsel olacaktır.
Bu filmin en zor kısmı, hikayeleri heyecanlı bir anlatışla perdeye aktarmak ve filmin temasını dinamik bir olaylar zinciri ile seyirciye sunmaktır. Konsere hazırlık belgeselin başlangıç, gelişme ve sonuç aşamalarını birbirine bağlayan omurgasıdır. Her ne kadar senaryoyu yazmış olsam bile filmin montaj odasında tekrar yaratılacağını biliyorum ve montaj sürecinde birebir kurgucu ile çalışacağım. Ayrıca ödüllü montaj danışmanlarım Tom Miller ve Duncan McLean’in fikirlerine de güveniyorum ve filme ekibimle birlikte evrensel bir pencereden yaklaşmayı planlıyorum. Uluslararası bir belgesel yönetmeni olarak benim uzmanlık alanım çoklu hikayeleri birbirlerine örerek işlemektir. Bu yüzden de The Sound of Resilience belgeselinin bana sunacağı zorluklar beni heyecanlandırıyor.
Binnur Karaevli
All rights reserved. © the Sound of Resilience 2016